Herkesin önce şunu çok iyi bilmesi gerekiyor. Erken seçim kararı yok yere, durduk yere alınmadı. Son dönemlerde yaşananlara baktığımızda bunu çok daha iyi anlayabiliriz. Hatırlarsanız, bundan iki hafta önce, "Yeni patlama noktası aranıyor" başlıklı bir yazı yazmış ve yaklaşan sessiz tehlikeye şu sözlerle dikkat çekmiştim: Demiştim ki: "28 Şubat'ta muhabirlik yapan ve 28 Şubat'ın yaşanmasına neden olan tüm gelişmeleri takip eden bir gazeteciyim. Bugün medyaya baktığımda, tıpkı o dönemde olduğu gibi yeni bir 28 Şubat fırtınası estirilmeye çalışıldığına şahit oluyorum. Bazı köşe yazarları, Gezi'yi aratmayacak yeni bir ayaklanma için ellerine geçen tüm verileri olanca gücüyle kullanıyor. 'Kullandığımız verilerden hangisi toplumu sokağa döker, orasını bilemiyoruz ama hepsini denemekte yarar var' dercesine yazıyor bu kalem erbapları... Bazı tarikat ve cemaatlerin bundan yıllar önce verdiği fetvaların ve yaptığı açıklamaların dün yaşanmış gibi yeniden ısıtılarak önümüze getirilmesi boşuna değil." Evet, hiç de boşuna değildi yapılanlar... Muhalefet partileri, Allah'ın her günü, "Bu iktidar öyle ya da böyle gidecek" diyordu. Sonra... Önemli konularda susup, eften püften meseleler üzerine konuşmayı seven eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ortaya çıktı. "Hepimiz evimizin içini düzene koymamız gerekir. Bunu koymadığımız süre içerisinde, gün gelir ya insanlar ayaklanır veya dış müdahale kaçınılmaz hâle gelir" diyerek açık açık bir ayaklanmadan bahsetti. Daha sonra... Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu bu kez sahne aldı, "Eğer siz baskıyı arttırırsanız hiç tereddüdünüz olmasın, bir kalkışma meydana gelir müsebbibi de siz olursunuz" sözleriyle hükûmeti tehdit etti. CHP'liler deseniz, onlar böyle bir şey için zaten can atıyordu. Meclis içinde kavgalar, Meclis önünde soyunmalar. Tırı vırı meseleler yüzünden Anayasa Mahkemesi'ne gitmeler. Ve son olarak "Diktatöre karşı sokaklarda oturma eylemi" yapmalar... Selahattin Demirtaş'ı 17 kez ziyaret ederek, Demirtaş üzerinden HDP yanlılarını yeni eylem veya eylemlere hazırlama gayretleri... Ve kanayan yaramız bürokrasi... Devlet kurumlarında bilerek ve isteyerek gerçekleştirilen iş yavaşlatma eylemleri. Bazı bürokratların, 20 yıl önceki âdetlere geri dönüp, hizmetleri aksatma çabaları... Bazı hastanelerin eskiden olduğu gibi 3-5 ay sonrasına randevu vermesi vs... Bunların yanı sıra... Amerika'nın, YPG'nin yerine, yine YPG'lilerden oluşan ama adı "Arap Gücü" olan yeni bir silahlı örgüt kurma çabaları. PKK'nın seçim dönemine girilirken ülkenin Doğu ve Güneydoğu'sunda gerçekleştirdiği çeşitle terör eylemleri... Her biri ayrı bir ine saklanmış olan FETÖ farelerinin, tüm bu açıkları çok iyi kullanarak Türkiye hakkında kara kampanya yönetmeleri ve yeni bir fenalık için plan yapmaları... OHAL ve KHK'lar üzerinden yapılan algı oyunları. KHK ile masumların mağdur edildiği yalanları, OHAL'in gereksiz yere uzatıldığı söylemleri.. Ve ekonomi üzerine oynanan oyunlar. Spekülatörlerin döviz üzerine oynadığı oyunlar, uluslararası kuruluşların büyüme oranlarını yok sayıp Türkiye'nin notunu düşürme girişimleri... Bunlara bir son vermek, "Patlama noktası" arayanlara bir cevap vermek gerekiyordu. Verilecek en iyi cevap, erken seçime gitmekti. MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli yukarıda saydığım tehlikeleri öngörüp, kaos peşinde koşanların oyunlarını bir kez daha bozdu. Belki de AK Parti ile ortaklaşa bir karar aldılar, orasını bilemiyorum. Ama bildiğim şu: Erken seçim iç piyasalara büyük bir güven verecek. İçimizde olup yanımızda olmayan hainlerin motivasyonunu yerle bir edecek. AK Parti iktidarından memnun olmayan dış dünyaya ise sağlam bir mesaj verecek. Bu seçim pek çok yeniliği de beraberinde getirecek. Mesela, artık milletvekillerine ayrı, Cumhurbaşkanı'na ayrı oy vereceğiz. Partiler bize istediği adayı dayatamayacak. Biz, istediğimiz partinin beğendiğimiz adayına oy vereceğiz. Beğenmediğimiz milletvekillerine de milletvekili adaylarına da “Güle güle” diyebileceğiz. Bir başka yenilik... Cumhurbaşkanı adayı olan kişi, milletvekilliği için aday olamayacak. Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığı'na adaylığını koyar da kaybederse, elindeki milletvekilliğinden de olacak. Aday olmaz da kaybederse, yine gidecek. Bu seçimde CHP delegeleri değil, halk oy verecek. Halkın oy verdiği yerde Kılıçdaroğlu'nun başarılı olma şansı milyonda bir bile değil. Bu kez CHP delegeleri bile onu istemeyecek. Bakmayın siz "Kazanacağız" demesine... Daha önce 14 partiyle birlikte ne kadar başarılı oldu ki şimdi başarılı olsun!
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
DEVLET BEY NEDEN ERKEN SEÇİM DEDİ
Neden erken seçim?..Süleyman Özışık yazdı
Hatırlarsanız, bundan iki hafta önce, "Yeni patlama noktası aranıyor" başlıklı bir yazı yazmış ve yaklaşan sessiz tehlikeye şu sözlerle dikkat çekmiştim:
Demiştim ki:
"28 Şubat'ta muhabirlik yapan ve 28 Şubat'ın yaşanmasına neden olan tüm gelişmeleri takip eden bir gazeteciyim. Bugün medyaya baktığımda, tıpkı o dönemde olduğu gibi yeni bir 28 Şubat fırtınası estirilmeye çalışıldığına şahit oluyorum.
Bazı köşe yazarları, Gezi'yi aratmayacak yeni bir ayaklanma için ellerine geçen tüm verileri olanca gücüyle kullanıyor. 'Kullandığımız verilerden hangisi toplumu sokağa döker, orasını bilemiyoruz ama hepsini denemekte yarar var' dercesine yazıyor bu kalem erbapları...
Bazı tarikat ve cemaatlerin bundan yıllar önce verdiği fetvaların ve yaptığı açıklamaların dün yaşanmış gibi yeniden ısıtılarak önümüze getirilmesi boşuna değil."
Evet, hiç de boşuna değildi yapılanlar...
Muhalefet partileri, Allah'ın her günü, "Bu iktidar öyle ya da böyle gidecek" diyordu.
Sonra...
Önemli konularda susup, eften püften meseleler üzerine konuşmayı seven eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ortaya çıktı.
"Hepimiz evimizin içini düzene koymamız gerekir. Bunu koymadığımız süre içerisinde, gün gelir ya insanlar ayaklanır veya dış müdahale kaçınılmaz hâle gelir" diyerek açık açık bir ayaklanmadan bahsetti.
Daha sonra...
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu bu kez sahne aldı, "Eğer siz baskıyı arttırırsanız hiç tereddüdünüz olmasın, bir kalkışma meydana gelir müsebbibi de siz olursunuz" sözleriyle hükûmeti tehdit etti.
CHP'liler deseniz, onlar böyle bir şey için zaten can atıyordu.
Meclis içinde kavgalar, Meclis önünde soyunmalar. Tırı vırı meseleler yüzünden Anayasa Mahkemesi'ne gitmeler. Ve son olarak "Diktatöre karşı sokaklarda oturma eylemi" yapmalar...
Selahattin Demirtaş'ı 17 kez ziyaret ederek, Demirtaş üzerinden HDP yanlılarını yeni eylem veya eylemlere hazırlama gayretleri...
Ve kanayan yaramız bürokrasi...
Devlet kurumlarında bilerek ve isteyerek gerçekleştirilen iş yavaşlatma eylemleri. Bazı bürokratların, 20 yıl önceki âdetlere geri dönüp, hizmetleri aksatma çabaları... Bazı hastanelerin eskiden olduğu gibi 3-5 ay sonrasına randevu vermesi vs...
Bunların yanı sıra...
Amerika'nın, YPG'nin yerine, yine YPG'lilerden oluşan ama adı "Arap Gücü" olan yeni bir silahlı örgüt kurma çabaları. PKK'nın seçim dönemine girilirken ülkenin Doğu ve Güneydoğu'sunda gerçekleştirdiği çeşitle terör eylemleri...
Her biri ayrı bir ine saklanmış olan FETÖ farelerinin, tüm bu açıkları çok iyi kullanarak Türkiye hakkında kara kampanya yönetmeleri ve yeni bir fenalık için plan yapmaları...
OHAL ve KHK'lar üzerinden yapılan algı oyunları. KHK ile masumların mağdur edildiği yalanları, OHAL'in gereksiz yere uzatıldığı söylemleri..
Ve ekonomi üzerine oynanan oyunlar.
Spekülatörlerin döviz üzerine oynadığı oyunlar, uluslararası kuruluşların büyüme oranlarını yok sayıp Türkiye'nin notunu düşürme girişimleri...
Bunlara bir son vermek, "Patlama noktası" arayanlara bir cevap vermek gerekiyordu. Verilecek en iyi cevap, erken seçime gitmekti.
MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli yukarıda saydığım tehlikeleri öngörüp, kaos peşinde koşanların oyunlarını bir kez daha bozdu. Belki de AK Parti ile ortaklaşa bir karar aldılar, orasını bilemiyorum.
Ama bildiğim şu:
Erken seçim iç piyasalara büyük bir güven verecek. İçimizde olup yanımızda olmayan hainlerin motivasyonunu yerle bir edecek. AK Parti iktidarından memnun olmayan dış dünyaya ise sağlam bir mesaj verecek.
Bu seçim pek çok yeniliği de beraberinde getirecek.
Mesela, artık milletvekillerine ayrı, Cumhurbaşkanı'na ayrı oy vereceğiz. Partiler bize istediği adayı dayatamayacak. Biz, istediğimiz partinin beğendiğimiz adayına oy vereceğiz. Beğenmediğimiz milletvekillerine de milletvekili adaylarına da “Güle güle” diyebileceğiz.
Bir başka yenilik...
Cumhurbaşkanı adayı olan kişi, milletvekilliği için aday olamayacak. Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığı'na adaylığını koyar da kaybederse, elindeki milletvekilliğinden de olacak. Aday olmaz da kaybederse, yine gidecek.
Bu seçimde CHP delegeleri değil, halk oy verecek. Halkın oy verdiği yerde Kılıçdaroğlu'nun başarılı olma şansı milyonda bir bile değil. Bu kez CHP delegeleri bile onu istemeyecek.
Bakmayın siz "Kazanacağız" demesine...
Daha önce 14 partiyle birlikte ne kadar başarılı oldu ki şimdi başarılı olsun!
En Çok Okunan Haberler