ERDOĞAN "ŞERRE RIZA ŞERDİR"

Körfez ülkeleri ziyaretinin ardından uçakta gazetecilerin sorularını cevaplandıran Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,milyonlarca vatandaşın büyük bir heyecanla beklediği referandumla ilgili, “Yasin Börü’yü öldürenler belli. Öldürtenler de belli. Onlar da PKK’nın uzantısı” diye konuştu. Erdoğan, “Şimdi mesela bunlar şu anda ‘Hayır’ diyorlar. Şimdi burada bunlarla beraber hareket ettiklerine göre ben burada şerre rızanın şer olduğuna, kötülük olduğuna inanıyorum. Benim için evet ve hayır demenin

Haber Giriş Tarihi:
Haber Güncellenme Tarihi:
https://www.bilginhaberci.com
 KADİR DEMİREL/YENİAKİT- Körfez ülkeleri ziyaretinin ardından uçakta gazetecilerin sorularını cevaplandıran Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,  milyonlarca vatandaşın büyük bir heyecanla beklediği referandumla ilgili, “Yasin Börü’yü öldürenler belli. Öldürtenler de belli. Onlar da PKK’nın uzantısı” diye konuştu. 

Erdoğan, “Şimdi mesela bunlar şu anda ‘Hayır’ diyorlar. Şimdi burada bunlarla beraber hareket ettiklerine göre ben burada şerre rızanın şer olduğuna, kötülük olduğuna inanıyorum. Benim için evet ve hayır demenin arasındaki fark bu kadar açık net ortadadır” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, üç ülkeyi kapsayan Körfez ülkeleri turunun ardından uçakta gazetecilerin gündeme dair sorularını cevaplandırdı. Türkiye ve dünya gündemine ilişkin önemli değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, milyonlarca vatandaşın merakla beklediği 16 Nisan’daki Yeni Anayasa referandumuyla ilgili de net mesajlar verdi.

Körfez ülkeleri ziyaretinin Türkiye’nin iş hacmi konusunda önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Bahreyn ile ticaret hacmimiz çok ileri seviyelerde olmasa da 320 milyon dolar civarında. Bu ziyarette de kendileriyle 4 anlaşma imzaladık. 2-3 Mart’ta Türkiye-Bahreyn Karma Ekonomik Komisyon toplantısı ve İş Forumu’nu da İstanbul’da yapacağız” açıklamasında bulundu. 

ARABİSTAN: TÜRKİYE’NİN GÜVENLİĞİ BİZİM GÜVENLİĞİMİZDİR

Suudi Arabistan ziyareti hakkında da bilgi veren Erdoğan, “Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerini çeşitli alanlarda, askeri, siyasi, ekonomik, ticari, savunma sanayine yönelik, altyapı, üstyapı konularını da ele alma imkanımız oldu” değerlendirmesinde bulundu.

Suudi Arabistan’ın da tıpkı Türkiye gibi vizyon sahibi bir ülke olduğunu kaydeden Erdoğan şöyle konuştu: “Türkiye’nin 2023, Suudi Arabistan’ın 2030 vizyonu var. 2030 vizyonu içinde Türkiye etkin bir yer alırsa inanıyorum ki bizim de kalkınma sürecimize bunun da ciddi katkısı olacaktır. Hatta Kral, ‘Türkiye’nin güvenliği bizim güvenliğimizdir’ ifadesini de aynen kullandı.

Katar’da heyetler arası görüşmeler gerçekleştirdiğini dile getiren Erdoğan, “Katar’da ikili ticari ilişkileri ele aldık. Katar’ın Türkiye’deki yatırımları biliyorsunuz şu an itibariyle 1.2 milyar dolar. Daha da artması için çalışıyoruz.. Özellikle 2017’de iki ülke arasında 2 milyar dolarlık savunma sanayi projeleri gerçekleştireceğiz.  Suriye, Irak, DEAŞ’la mücadele, terörizme karşı işbirliği, istihbarat paylaşımında Katar’la gerçekten ciddi bir güçbirliğimiz, güç paylaşımımız var. Katar da FETÖ ile mücadele konusunda bize tam destek veriyor. Bütün tedbirleri hayata geçiren önemli bir ülke.

TRUMP FETÖ KONUSUNDA GEREKLİ TALİMATLARI VERDİ

ABD Başkanı Trump ile telefon görüşmenize ilişkin açıklamalar yapıldı. ABD’nin PYD konusunda ve FETÖ ile ilgili tavırları ne olacaktır?

Görüşmemizde FETÖ konusunda desteklerini istedim. Meseleyi yakından takip edeceğini, ilgili birimlere gerekli talimatları vereceğini söyledi. Aktardığımız tüm konularla ilgili olarak, kendisine vekaleten CIA Direktörü Pompeo’yu Türkiye’ye göndereceğini söyledi. ‘Kendilerini kabul ederseniz, belgeleri ona da iletirseniz, daha ayrıntılı bilgilenmiş olurum’ dedi. Nitekim görüşmeden hemen 2 gün sonra CIA Direktörü ilk yurtdışı ziyaretini bize yaptı. Ben de bu konuları görüntüler eşliğinde anlattım. MİT’le 5-6 saat görüşmeleri oldu. İnşallah bunların neticesini kendilerinden bekleyeceğiz.

TERÖRDEN ARINDIRILMIŞ BÖLGE İSTİYORUM

Güvenli bölgeler konusunda yeni ABD yönetiminden bir yaklaşım değişikliği bekliyor musunuz?

Güvenli bölge, biliyorsunuz, Sayın Trump’ın da kullandığı bir ifade. Ben bu düşünceyi, Sayın Obama döneminde dile getirmiştim. O günden itibaren de bu meselenin takipçisi oldum. Biz, ‘terörden arındırılmış güvenli bölge’ diyoruz. İşin aslı budur. Özgür Suriye Ordusu, terörden arındırılan bölgelerde güvenliğin sağlanması açısından da çok önemli. Mesela Cerablus’ta şu an onlar var. Rai, Dabık, şimdi de El Bab’a onlar yerleşecek. Menbiç’te de Özgür Suriye Ordusu olmalı.

Güvenli bölge, Fırat Kalkanı gibi konularda Rusya’nın bir itirazı var mı?

Yok. Rusya sadece El Bab’ın daha güneyine ve batıya girmememizin iyi olacağını söylüyor.

Türkiye’nin NATO üyesi bir ülke olarak KİK ülkeleriyle ortak askeri harekat, askeri işbirliği gibi konular gündeme gelebilir mi?

Biliyorsunuz, aslında, Suudi Arabistan’ın önderliğinde Riyad’da o tür bir adım atıldı. Ona biz de katıldık. Bu işin ilk adımıydı. Şimdi zaman zaman bazılarıyla ortak hava harekatı da yapıyoruz.

İSRAİL’İN YAPTIKLARI İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜYLE BAĞDAŞMIYOR

-İsrail’in yeni yerleşim birimleri açması normalleşme sürecini etkiler mi?

Netenyahu’nun bazı konularda yanlış adımlar attığını düşünüyorum. Tam bir normalleşme sürecinde olduğumuzu düşünürken, ‘Doğalgaz konusunda bir anlaşma yapacağız. Beraber bir çalışmaya gireceğiz’ derken, bir bakıyorsunuz, Mescid-i Aksa’yla ilgili olumsuz bir adım atıyorlar, arkasından ezanla ilgili yasak getirmeye kalkışıyorlar. Bunlar elbette üzücü. Bu yapılanlar, inanç özgürlüğüyle de ters düşüyor. Bizim ülkemizdeki Musevilere karşı benzer yasakları biz aklımızdan dahi geçirmeyiz. İsrail’in Müslümanlara yaptıkları bizleri gerçekten üzüyor. Arkadaşlarımızla kendilerine haber de gönderildi. Bunlar bizim için hassas konular.

 MİLLETİMİZİ ‘EVET’ DEMEYE DAVET EDİYORUM

Muhalefetin kampanya stratejisi, hayır diyecekler üzerinde bir baskı ortamı olduğu iddiaları üzerine odaklanıyor. Sizce böyle bir hava var mı?

Her akşam televizyonlarda anketörler bu noktada değerlendirmelerini yapıyorlar. Neticede milletin nabzını dinleyip onları ekranlara taşıyorlar. ‘Evet’i savunanların varlığını, ‘hayır’cılara bir baskı gibi sunmak doğru olmaz. Ne düşündüğümüzü elbette söyleyeceğiz. Gerek Başbakan, gerek sayın Bahçeli, gerek şahsım, bizim için kutsal olan demokratik hakkımızı kullanarak meydanlarda konuşuyoruz. Televizyonlarda konuşuyoruz. ‘Evet’ demeye milletimizi şimdiden davet ediyoruz. Bu bizim en doğal hakkımızdır. ‘Hayır’cılara baskı olur bahanesiyle bu hakkımızı engellemek tabii ki yanlış bir şey olur. Bizim hayıra baskı diye bir derdimiz yok. Ama ‘hayır demekte hayr’ yoktur. Bunu söyleme hakkımız da var.

 ‘HAYIR’ DİYENLERİN SAFINDA KİMLER VAR; DAĞ

Hayır diyecekleri terör örgütleriyle FETÖ ile aynı kefeye koymak bir baskı oluşturur mu?

Kimlerin ‘Hayır’ dediğine elbette bakmak durumundayız. ‘Hayır’ diyenlerin safında kimler var? Mesela dağ, ‘Hayır’ diyor. Onların desteğiyle parlamentoya girmiş olan HDP de ‘Hayır’ diyor. Bunların aksini iddia etmek mümkün mü? Değil. Yani Yasin Börü’yü öldürenler ve öldürtenler Benim Kürt kardeşlerimi sokağa dökenler belli. 56 Kürt kardeşimin ölümüne vesile olanlar da belli. Bunları öldürenler kimdi? Onlar da PKK’nın uzantısı. Şimdi mesela bunlar şu anda ‘Hayır’ diyorlar. Peki, CHP bunlarla beraber hareket etmiyor mu? Bunlarla beraber hareket ediyor. Dolayısıyla şimdi burada bunlarla beraber hareket ettiklerine göre ben burada ‘şerre rızanın şer’ olduğuna, kötülük olduğuna inanıyorum. Benim için ‘evet’ ve ‘hayır’ demenin arasındaki fark bu kadar açık net ortadadır.

 FETÖ VE PKK İLE İLİŞKİSİ OLAN

AKADEMİSYENLER DE BEDELİNİ ÖDEMELİ

Geçtiğimiz hafta KHK’larla bazı akademisyenler ihraç edildi. Söz konusu ihraçlar çok konuşuldu. Bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

İşlenilen suçlardan dolayı eğer siyasetçi bedel ödüyorsa; ne bileyim çeşitli bürokratlar, teknokratlar bedel ödüyorlarsa, profesör, doçent veya doktor olanlar bedel ödemeyecekler mi? Kusura bakmasınlar, ülkemin bölünmesine yol açacak işler içindeyseler; FETÖ, PKK gibi terör örgütleriyle iltisaklıysalar, elbette bir bedel ödemek durumundadırlar. Bundan dolayı kimse de rahatsız olmasın.

ALMANYA DİTİB KONUSUNDA YANLIŞ YOLDA

 Almanya’da DİTİB’e yönelik operasyonlar var. Avusturya’da da benzeri durum var.  DİTİB imamlarına adeta ajan muamelesi yapıyorlar. Değerlendirmeniz nedir?

Yanlış yapıyorlar. Bunu Şansölye Merkel’e de söyledim. DİTİB, Almanya’da ve Avrupa’nın değişik yerlerinde yaşayan Müslüman kardeşlerimizin dini ihtiyaçlarını karşılayan bir kurum. Merkel’e ‘FETÖ isimlerini bize bildirdikleri iddiasıyla kendilerine böyle bir muamele yapılıyormuş; kaldı ki bize o tür bir şey falan da bildirilmiş değil’ dedim. Biraz bunaldı o noktada. ‘Yanlış yoldasınız’ dedim. Türkiye’de görev yapan papazlara bizim ajan muamelesi yapmamız doğru olur mu? Meseleyi aktardığımda, konuyu araştıracaklarını söyledi.

  PARTİLİ CUMHURBAŞKANI 2019’A GEÇİŞİN İLK ADIMI

Referandumda Anayasa değişikliği kabul edilirse, Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş için 2019’a kadar 2 yıllık bir süre olacak. O iki yıllık süre için de bir planınız var mı?

Geçiş sürecini bizim sağlıklı bir şekilde hazırlamamız lazım. Örneğin partili cumhurbaşkanına geçişin ön adımı o süreçte olabilir. Referandum hayırlısıyla ‘Evet’le neticelendikten sonra, bizim partiye kayıt olma imkanımız doğacaktır. Partiye üye olma süreci başlayabilir. Bu tabii 2019’a yönelik bir geçiş sürecidir. Bu tür bir adım atılma noktasında bunlar da gündeme girebilir. Süreci bu şekilde değerlendirerek 2019’a hazırlanmak, inanıyorum ki ülkemiz için çok daha hayırlı olacak, çok daha isabetli olacaktır. Şu anda zaten yönetim noktasında herhangi bir sıkıntı yaşatmadan süreci yaşıyoruz. Ama Sayın Bahçeli’nin ifade ettiği gibi fiili durumun hukukileştirilmesiyle de artık toplumun buna hazır hale gelmesi tabii ki büyük bir önem arz ediyor.

TÜRKİYE GÜVENLİ BİR LİMAN

Referandum sonrasında 2019’a kadar yeni düzenlemeler mi bekliyoruz?

Tabii ki yasal düzenlemeler olacaktır. Çünkü Türkiye’nin artık sıçramaya ihtiyacı var. 18 Mart köprüsünün ihalesini yaptık. Şirketlerin, konsorsiyumların teklif için birbiriyle yarıştıklarına şahit olduk. Hani çöküyordu Türkiye ekonomisi? İhaleyi iki Koreli, iki Türk firmasından oluşan konsorsiyum kazandı. Bunun bedeli yaklaşık 12 milyar dolar. 16 küsur yıl burayı çalıştıracaklar. Ondan sonra ne yapacaklar? Türkiye Cumhuriyeti devletine verecekler. Ekonomi çöküşte olsa, o ülkede kimse kalkıp böyle bir yatırım yapmaz. Çünkü biz güvenli bir limanız.

VARLIK FONU’NU MALUM KAFALAR HAZMEDEMEDİ

Hükümet, ekonomiyi canlandırmak için teşvikler, paketler hazırladı. Bunları nasıl değerlendirdiniz?

Varlık Fonu’nu bazı malum kafalar hazmedemediler. Mesela Marmaray’dan neredeyse 200 milyon insanın geçmesi sıradan bir olay değil. Aynı şekilde tünel ciddi bir cazibe merkezi. Varlık Fonu Türk ekonomisine ciddi bir güç kattı.