Oysa Gülen Cemaati’ne ait Ufuk Yayınları’ndan Cenk Enes Özer’in Hizmetkar serisi altındaki romanlarından okumuş olsanız, kendinizi manevi dünyanın içinde bulur, kahramanlarla birlikte bu manevi alemin parçası olurdunuz. Kılıcın Bekçileri, Hizmetkar Kim, Sinova gibi kitapları, manevi alemi bize iyi yansıtan eserler. Oktan Keleş’in Melami Savaşları, Deruni Devlet kitapları da hayli enteresan. Cenk Enes Özer’in kitaplarından kopya gibi görünse de Arif Akdaş’ın Sırlar Mezarlığı ve Evliyalar Konseyi kitapları da, manevi alemi tanımak, hatta yaşıyor gibi hissetmek bakımından kayda değer çalışmalar.
Bu kitaplardan birinde genç bir adam Hacıbayram camiinde namaz kılar, sonra da türbede dua ederken nur yüzlü ihtiyar bir adam yanına gelir. Gencin adını söyleyerek “hoş geldin evladım, ben de seni bekliyordum” der. Genç hayret eder adını bildiği için. Hemen kaynaşırlar. Caminin etrafındaki bir kahveye giderler. Genç onca gelmesine rağmen, daha önce hiç görmemiştir kahvehaneyi. Bir anda ortaya çıkıvermiş gibidir. İhtiyar adamla çay içerler, sohbet ederler. Sonra adam onu yeşil bir kapıdan içeri sokar. Babıalem’dir bu kapı, “manevi aleme açılan kapı”dır.. “Bismillah” derler ve yüzyıllar öncesinin Üsküdar’ına gelip Aziz Mahmut Hüdayi Hazretleriyle görüşürler. Daha sonra yüzyıllar öncesinin çöllerine giderler, Hz. Hızır ile konuşurlar. Daha sonra da Hindistan’a Hz. Adem’in kabrine vs.. Tayyi zaman yolculuğudur bunlar. Ehl-i kerametlerin yapabilecekleri yolculuklardır. Manevi aleme has hallerdir.
Manevi alemde olabilen insanlar, hallerini belli etmezler, ancak erbabları hisseder. “Bir çöpçü, bir kapıcı, bir simitçi sandığınız” kişi “manevi alemde mevkisi yüksek” bir kişi olabilir ve onu bilen yüzlerce, binlerce bağlısı, müridi vardır. Bir başka deyimle “görünürde simitçi, esnaf, bakkal” bilinen manevi alemin önde gelenine, bürokratlar, iş adamları biat edebilirler.
KARAKÖY’DEKİ CAMİDE BULUŞAN MANEVİ ALEM ÖNDERLERİ
Hallerini belli etmez denilir ama ben açıkça “ben manevi alemdeyim” diye söyleyen birkaç kişiyi tanıdım. Bunlardan biri postacıydı, 30 yaşlarına bile gelmemişti. “Manevi alemin Tayyip Erdoğan’ın yanında olduğunu” söylemişti. Tayyip Erdoğan’ın başarısının ardında manevi alemin desteği vardı. Yakında “Deccal ile savaş başlayacaktı, manevi alem ordusunu hazırlıyordu.” Dünyanın her tarafından manevi alem çok hareketliydi. Yenilerde “Karaköy’deki camide manevi alemin önderleri buluşmuşlardı”. Zaman zaman evliyalar konseyi toplanırdı böyle.
Bana bunu söylediğinde, daha doğrusu yazdığında 2010 yılı baharıydı. Onlara inanan Tuğba arkadaşım, beni o şahısla tanıştırmış, “postacı evliya” zaman zaman maillerde beni bilgilendirmişti. Nedense altı yedi ay sonra manevi alemden haber vermez oldu. Bir başka tanıdığım ise, 60 yaşında olmasına rağmen 40 yaşında gibi görünen Süheyla ablaydı. Bu derece genç görünmesinin sırrı olarak, “manevi alemle irtibatta olmasını” gösteriyordu. O İskender Evrenesoğlu’na bağlıydı. Arkadaşları arasında birkaç yabancı kökenli vardı. “Evrenesoğlu, onlara göre mehdiydi, hatta Resul’dü”. Beni birkaç defa çeşitli türbelere götürmüşlerdi. Nedense Eyüp camisinin ardında bulunan yeşil sandukadaki evliyayı çok ziyaret ediyorlardı. Her hafta Eyüp’teki bir evde toplanıyorlardı düzenli olarak. Yılda birkaç kez ABD’ye gidip geliyorlardı. Onlara yeterince ilgi gösteremediğim, davetlerini hep savsakladığım için, sanırım benden umut kestiler ve bir süre sonra aramaz oldular.
Fakat benim için en ilginç olan, bir arkadaşımın ağabeyi olan F. Bey’di. F. Bey, Gülen Cemaati’nin önemli ağabeylerindendi. Fransa imamıydı ve arada gelip gidiyor, bize ilginç şeyler anlatıyordu. Mesela Fransa’da Yahudilerin etkin olduğunu, sadece onlara tolerans tanındığını filan anlatırdı. Ancak “Allah’ın izniyle Cemaat Fransa’da açılmaz sanılan kapıları açmaya” başlamıştı. F. Bey, “Herkese söylemeyin ama Hocaefendi manevi alemin lideridir” demişti. Bütün evliyalar, keramet ehli, erenler, sıddıklar Hocaefendi’ye tabiydi. Tayyip Erdoğan’ın başarısının ardında da Hocaefendi vardı. Allah Erdoğan’a en umutsuz anlarda kapıları açıyor, zındıklar yıkmaya çalıştıkça o güçleniyordu.Erdoğan Fatih, Hocaefendi Akşemseddin’di. Akşemseddin olmasa Fatih olmazdı. Cemaat dünyanın her tarafında inanılmaz başarılar gösteriyordu. İleride pek çok devlette cemaat hakim olacak, o devletler Türkiye’ye bağlanacaktı.
“ERDOĞAN, HOCAEFENDİ’NİN MANEVİ ALEMİN LİDERİ OLDUĞUNU ANLAYAMADI”
F. Bey her geldiğinde müjdeler veriyordu. Fransa’dan sonra İskoçya imamı olmuştu. Dediğine göre, İskoçya, Yahudilerin masonların asıl merkeziydi. Dünya aslında İskoçya’dan idare ediliyordu. Masonların lideri İskoçya’da bulunuyordu ama onu kimse tanımıyordu. Bu genel bilgiler dışında, yanlış hatırlamıyorsam bulunduğu kasabanın ya da şehrin büyük kilisesini alıp cemaate kazandırdıklarını müjdeliyordu. Bize resimlerini göstermişti kilisenin.
Bir kaç kişi, “Hocaefendi’nin neden hala Türkiye’ye dönmediğini” sordu. “Hala asker içinde zındıklar var, iktidarda olsak da askerlerin ne yapacağı belli olmaz. Ama az kaldı, Cemaat’ten generaller çoğalacak yakında, kısa zamanda da Genelkurmay’da etkili olacaklar. O zaman ortam daha uygun olacak. Hocaefendi kalp ehli, zamanını bilir ama az kaldı.” diyordu.
Fakat F. Bey birkaç ay sonra (2011 yılında), Tayyip Erdoğan hakkında eskisi gibi konuşmuyordu. “Erdoğan bildiğiniz gibi değil, çok kibirli, çok gururlu. Onun sonu iyi olmayacak. Hocaefendi çok kızgın ona, kaç kez neler dedi. Hocaefendi’nin uyarılarını ciddiye almıyor, gösterdiği yoldan istifade etmiyor. Yazık ediyor kendine, manevi alem arkasındaydı onu kaybetti. Hocaefendi’nin manevi alemin lideri olduğunu anlayamadı.”
F. Bey İskoçya’dan sonra Kanada’ya geçti. Cemaat-hükümet kavgası başlayalı da pek göremedik. Arkadaşım olan kardeşi de, evlenip ABD’ye yerleşti. Eşi Gülen’in yanındaki mollardan birinin arkadaşıymış. F. Bey’in de ABD’ye döndüğünü duydum.
Bütün bunlar o dönemlerde çok ilgimi çekmiyordu. Hemen her İslami grupta buna benzer durumlar olduğu için şaşırtıcı gelmiyordu. Zaten Nurettin Veren, Ahmet Keleş, Latif Erdoğan gibi Hocaefendi’nin sağ kolları olan kişiler de, son zamanlarda “Hocaefendi’nin kendini mehdi gördüğünü” söylemişlerdi. Ama münferit iddialar ve olağan şeyler gibi geliyordu. Çünkü Erbakan’ı da mehdi görenler vardı, Adnan Hoca’yı da, hatta Tayyip Erdoğan’ı da. Cemaat’ten bazılarının Gülen için manevi alemin lideri, mehdi demesi de şaşırtıcı gelmiyordu. Zaten yeni bir olay değildi. Bu konuda diğer cemaatlerle kavgalar da yaşanmıştı.
1970’li yıllarda Fethullah Gülen hakkında bazıları “Mehdi, Kahtani” gibi iddialar ortaya atınca, Yeni Asya cemaatinin lideriMehmet Kutlular “Böyle iddia sahiplerini tutup kolundan atın” diyerek öfkelenmiş, Kırkıncı Hoca ile birlikte Fethullah Gülen’in yanına gitmişlerdi. Kutlular ile Fethullah Gülen bu buluşmada oldukça gerilimli tartışmaya girmişler, bu tartışmadan sonra bütün irtibatları koparmışlardı.
Son günlerde twitter aleminde, “manevi alemin Erdoğan’a kızgın olduğuna dair” bazı cemaat paylaşımlarını görünce, münferit paylaşımlar olduğunu düşünmüştüm. Bazı twitter manyaklarının işgüzarlığı derken, bu paylaşımların baya baya çoğaldığını görünce, hükümet Cemaat kavgasının “manevi alemi de ikiye böldüğünü” ve “manevi alemde de Erdoğan-Gülen savaşının olanca şiddetiyle sürdüğünü” anladım.
Manevi alemle irtibatlı olduğunu duyduğum bazı kişilerle konuştum, onlar “manevi alemin Erdoğan’ın yanında olduğunu” söylediler. Onlara göre, “Gülen deccaldi, evliyalar konseyi Erdoğan’la birlikte deccale karşı mücadele ediyorlardı.”
Fakat “twitter alemindeki” cemaatçiler ise tersini iddia ediyorlardı. Ömer Faruk Arslan, Pakize Kıray, Dr. Hamza Metinergibi hesaplar “Manevi alem adına” yaptıkları paylaşımlarda, kerametler, öngörüler eşliğinde “Erdoğan’ın ha bugün ha yarın öleceğini, Erdoğan’ın Süfyan olduğunu, Mehdi’nin Süfyan’ı yok edeceğini, Hocaefendi’nin manevi alemin lideri olduğunu” dile getiriyorlardı. Erdoğan deccal, süfyan, yezid, tirandı ve sonu yakındı. Fuat Avni, Önder Aytaç gibileri de o paylaşımlardaki deyimleri ve öngörüleri sık sık kullanıyorlardı.
MANEVİ ALEM’İN İNTERNET SİTESİ: “SÜFYAN FUAT AVNİ’DEN KORKUYOR”
“Manevi alemin internet sitesi” de varmış meğer: kutsiler.com. Ancak bu site, cemaatçi manevi aleme ait. İşte bu sitede Dr. Hamza Metiner ile yapılan bir söyleşi var ki, hayli enteresan. “AKP’li Süfyanilerin Fethullah Gülen Hocaefendi ve Hizmet Hareketini Yok Etme Planlarına Manevi Âlemden Eleştirisel Bir Bakış” başlığıyla verilen söyleşi de, ilk cümlelerde Süfyan şöyle tarif ediliyor.
“Süfyan, İslam dünyasında çıkacak olan çok dehşetli bir münafık zattır. Onun en belirgin özelliği İslami kimlikle çıkması, kamuoyunda İslam kahramanı bir halife olarak görülmesidir. Siyaset dünyasında zuhur eden bir devlet başkanıdır. Uzun boylu, heybetli biri olarak İmam Ali (ra) tarafından fiziksel özelliği betimlenmiştir. Diğer bir özelliği Allah tarafından kendine fitne olarak verilen büyük bir karizmaya ve büyüleyici, etkileyici bir bedene sahip olmasıdır. Bir başka özelliği söylevdeki eşsiz kabiliyeti… Süfyan, dil ve üslup bakımından olağanüstü bir yeteneğe sahiptir. Onun söylemleri önünde durmak neredeyse imkânsız gibidir. Bu yönüyle siyasi rakipleri karşısında üstün bir yere sahiptir. Allah Süfyan’a, fitne olarak toplulukları büyüleme, etkileme gücü vermiştir. Siyaset sahasında devasa bir güce sahip olduğundan kamuoyu onu her seçimde başa getirir. Süfyan karşısında muhalefetin şansı yoktur. Girdiği her seçimi kazanır. Süfyan’ın en belirgin özelliklerinden biri de mazlum, mağdur edebiyatı yaparak kamuoyunu aldatma ve yalan söyleme becerisi!”
Herhalde Süfyan’ı tanımışsınızdır. Bu önemli konuşmadan bazı pasajları da aktarayım ki, biz dünya telaşına dalmış hakikatten uzak gaflet içinde olan cahiller aydınlanalım:
“Şu an AKP’nin Süfyanileri ve Yezidileri ile, ki buna Ergenekon, Türk Gladyosu, PKK, Doğu Perinçek ve ekibi de dâhil,Mehdiyet’in şahs-ı manevisini temsil eden Hizmet Hareketi arasında kıyasıya mücadele var.”
“Korktukları Allah değil tabii ki. Allah’tan korkan bunları yapmaz. Süfyanilerin, Yezidilerin Allah korkusu olmaz. Bu topluluk TWİTTER FENOMENİ Fuat Avni’den de dehşet korkmakta… Sarayların Efendisi’nin uykuları kaçmış. Fuat Avni, Sarayların Efendisi’nin şizofren olduğunu, şizofren ilacı kullandığını, dozajının ağır geldiğini dahi yazıyor. Çok değişik mekânlarda AKP’lilerin çevirdikleri film fırıldakları dahi söylüyor. Dinlenemeyen Hilal Odası’nda, en kuytu köşelerde aldıkları kararları açıklıyor. Bu mekânların dinlenmesi imkânsız ama nasıl oluyor bu? AKP’li Yezidilere şu kadar bilgi vereyim yüz metre yerin altına girseniz, hiçbir elektronik cihaz yanınızda olamasa burada filim fırıldak çevirseniz, bunu yüz ayrı yerde farklı konularda yapsanız Fuat Avni yine yazar! Bu korku size çok yakışıyor…”
Fethullah Gülen Hocaefendi velayette Makam-ı Mehdi Aleyhiselam’da bulunan yüce bir evliya… Tarikat konağında unvanlarına gavs denen evliyalardan daha öte ilm-i ledüne sahip. Bu makamda olan evliya, Efendimiz Aleyhiselam ile manevi âlemde görüşür. Tüm işlerini Peygamberimiz’le istişare ederek yapar. Asla kendi başına iş yapmaz. Bu makamdaki bir evliya apaçık şekilde Levh-i Mahfuz’a bakar. Bu makamda olan bir evliya 1400 asırda bir gelir. Bu makamdaki bir evliyanın yanında sesini yükselten helak olur. Bu makamdaki bir evliyaya karşı çıkan gayyayı boylar.Hiçbir evliya Makam-ı Mehdi sahibi bir evliyaya hükmedemez, talimat veremez.
Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında bizim bildiğimiz manevi sırları İslam âlemi bilseydi en az 500 milyon Müslüman onun safına katılmak için yüzüstü sürüne sürüne ayaklarına kapanmaya gelirdi. Buradan öte başka bir şey söylemek istemiyorum.
Hocaefendi Allah’ın yeryüzündeki matmah-ı nazarıdır, Hazreti Peygamberimiz’in Gözbebeği öz neslidir. Azrail, Mikail, Cebrail, İsrafil Aleyhiselam onun dostlarıdır.”
Ya görüyorsunuz, Manevi alemde neler oluyor neler..
Biz de Fuat Avni’ler, Önder Aytaç’lar, niye her tweetinde “Yezid, Tiran, Süfyan” filan diyorlar ki diye merak ediyorduk.
Meğer onlar da manevi alemin ehli kerametlerindenmiş..
Gülmemek, dalga geçmemek lazım.
Asiye Güldoğan